I. GİRİŞ
Haksız eylem veya eylemsizlik sonucu ölen bir kişinin yakınları bu eylemi gerçekleştiren kişiden destekten yoksun kalma tazminatı, cenaze ve defin masrafları, hatta ölüm hemen gerçekleşmeyip bir tedavi süreci yaşanmışsa tedavi masrafları gibi maddi zarar kalemlerini talep edebile-cekleri gibi, kişinin ölümü nedeniyle duydukları acı ve üzüntü nedeniyle manevi tazminat da talep edebileceklerdir.
Belirtmek gerekir ki, ölüm nedeniyle manevi tazminat talebi sadece haksız fiil sonucunda gerçekleşen ölümlerde değil, sözleşmesel edimlerin gereği gibi yerine getirilmemesinden de kaynaklanabilir. Çalışmamızda 6098 sayılı TBK md. 56’ yı baz alacağımız için, ve bu düzenlemeler esasen haksız fiil kapsamında düzenlemeler olduğundan, sözleşmesel edimlerin gereği gibi yerine getirilmemesi sonucu gerçekleşen ölüm nedeniyle mane-vi tazminat taleplerine konumuz kapsamına girmemektedir.2
Ölenin yakınlarının manevi tazminat taleplerinin dayanağı olan Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar para-nın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın öden-mesine karar verilebilir.”
II. MANEVİ TAZMİNAT KAVRAMI
Manevi tazminat, kişiliğin tecavüze uğraması halinde, meydana gelen bu haksızlık karşısında mağdurun ruhsal veya bedensel bütünlüğüne ya-pılan tecavüz neticesinde oluşan acı ve ızdırabın unutturulması, yaşama sevinç ve arzusunun tekrar kazandırılması, bozulan ruhsal dengenin ye-niden tesisi için getirilmiş olan bir denkleştirme vasıtasıdır.3 Yargıtay da manevi tazminatın amacını; kişilik hakkı zedelenen kişinin duyduğu ağır manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmak ve bozulan manevi dengeyi onarmak, bir ruhi tatmin aracı olmak, şeklinde ifade etmiştir.4 Kişilik hakları ihlal edilen bir kişinin manevi varlığındaki eksilmenin ta-mamen karşılanması veya eski hale getirilmesi imkânsızdır. Fakat duyu-lan acının giderilmesi, ızdırabın sona erdirilmesi için bir ödeme yapmak gereklidir. Bu ödemede en iyi araç para olarak kabul edilmektedir. Zira BK’ daki hükmün aksine TBK.m.56/II’de ödeme vasıtasının para olduğu-nu açıkça düzenlenmiştir. Ödenen para manevi kaybı geri getirmese de bozulan dengenin yeniden sağlanmasında en iyi araç olarak kabul edil-miştir.
III. MANEVİ TAZMİNATIN AMACI
Doktrinde manevi tazminatın amacı konusundan birbirinden farklı birçok görüş bulunmakla birlikte, konumuz açısından dikkat çeken ve ölüm halinde manevi tazminat kalemiyle uyum sağlayan manevi tazmina-tın tatmin, denkleştirme ve önleme/caydırma fonksiyonundan bahsetme-miz yeterli olacaktır.
Tatmin teorisine göre manevi tazminatın amacı, haksız tecavüzeuğrayanın çektiği bedensel acılar, ruhsal üzüntüler, yaşam sevincindeki azalma, yaşamın nimetlerinden gereği gibi yararlanamama ve ruhsal hu-zursuzluk nedeniyle kendisine parasal bir edim sağlanarak tatmin bul-masına yardımcı olmaktır. Manevi tazminatla zarar görenin malvarlığı çoğaltılarak, gönlünün alınması ve paranın sağlayacağı nimetlerden ya-rarlanıp üzüntü ve acıları unutması amaçlanır.
Denkleştirme teorisine göre; manevi tazminatın amacı, fiziki ve ruh-sal acıların, üzüntülerin, ihlal sonucunda oluşan yaşam zevki ve rahatlık duygusundaki azalmanın bir miktar para veya başka bir vasıta ile gideril-mesi denkleştirilmesidir. Bu görüş uyarınca manevi tazminat mağdurun acı ve ızdıraplarını unutturup, zevk ve mutluluk imkânlarını elde etmesini sağlayacak şekilde onun malvarlığında bir artış meydana getirmektedir. Buradaki giderim tabiatı gereği eksik ve sınırlıdır. Çünkü kural olarak ruhsal acılar para ile ölçülemez, denkleştirilemez. Buna rağmen manevi tazminat fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkına saygıyı gerçekleştirebilmek için zorunlu bir araçtır.5 Manevi tazminatın aynı zamanda maddi taz-minatın eksikliklerini tamamlama fonksiyonu da bulunmaktadır. Buna göre; maddi tazminatın zararı karşılamada yetersiz kaldığı yahut maddi zararın hiç doğmadığı durumlarda, manevi tazminat maddi tazminatın bu eksikliğini kapama görevini de üstlenecektir.6
HATEMİ’ ye göre ölüm halinde manevi tazminata maddi giderimin adalete uygun biçimde tespit edilememesi endişesi ile denkleştirici bir görev yüklenmiştir. Buna göre eşitlik ilkesi göz önünde tutularak, maddi giderim geleceğe yönelik kazanç kaybı hesapları dolayısı ile az tutulmuş ise, manevi giderim bu eksikliği telafi etmelidir.7
Ölüm halinde manevi tazminatta, manevi tazminatın önleme ve cay-dırma fonksiyonu da ön plana çıkmaktadır. Hukuk düzeni haksız oldu-ğunu kabul ettiği fiillerin tekrar edilmesine ve artmasına kayıtsız kala-maz. Haksız fiile prim veren bir hukuk hem kabul ettiği prensiple çelişme haline düşer hem de toplum hayatında düzeni sağlama fonksiyonunu ye-rine getirememiş olur. Bundan dolayı haksız fiil hukuku sadece zararın ödetilmesini değil, zararın ve haksız fiilin önlenmesini ve bu fiillerin fail veya başka şahıslar tarafından tekrar edilmemesini de sağlayabilmelidir.
Ayrıca denkleştirme ve caydırma fonksiyonlarını bir arada ele aldığımız-da; maddi tazminatın parasal tutarı, zarar veren kişide ve öteki sorumlu-larda caydırıcı bir etki yaratmayacak kadar az ise bu açığı manevi tazmi-nat kapatacaktır.8
IV. ÖLÜM HALİNDE MANEVİ TAZMİNAT
A. GENEL OLARAK
Anayasamızın 17. maddesi9 ile koruma altına alınan yaşama hakkı-nın üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesi durumunda ölenin yakınla-rına manevi tazminat talebi hakkı verilmiştir. 818 sayılı kanunda her ne kadar “ölenin ailesi” terimi kullanılsa da yargı kararlarında bu durum ölenin yakınları olarak kabul edilmektedir. Nitekim 6094 sayılı TBK da madde metni uygulamaya uygun olarak “ölenin yakınları” olarak düzen-lenmiştir.10
Buradaki tazminat hakkı mirasçılıktan bağımsızdır. Yani manevi tazminat talebinde bulunabilmek için ölen kişinin mirasçısı olmak şart olmadığı gibi, ölenle duygusal yakınlığı bulunmayan, kişinin ölmesinden yoğun acı ve üzüntü duymayan, manevi olarak sarsılmayan bir kişi hak-kında ölenin mirasçısı olması halinde dahi manevi tazminata hükmedile-meyecektir. Kısacası “yakın” deyimi ile “bir kimsenin ölümü ile gerçekten üzülmüş olan yani onunla samimi münasebetleri olan kimseler” kaste-dilmektedir.11 Bu bakımdan aynı evi paylaşan ev arkadaşlarının, nikâhlı olmayan eşin, iş ortağının da ölüm nedeniyle manevi zarara uğraması ha-linde bu kapsamda sayılabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.12
B. ŞARTLARI
1. Ölümün Gerçekleşmiş Olması
BK md. 47 / TBK md. 56’ da iki ayrı manevi tazminat türü düzenlen-miştir. Buna göre haksız eylem sonucu gerçekleşen ölüm sebebiyle ölenin yakınlarının manevi tazminat talebinde bulunma hakları bu kapsama gir-mektedir. Bu hak doğrudan doğruya ölenin yakınlarına tanınmış bir hak olup, miras yoluyla intikal etmemektedir. Ancak yakınların bu manevi tazminat kaleminden yararlanabilmeleri için, kişinin ölmüş olması gerek-mektedir.
2. Manevi Bir Zararın Varlığı
a. Manevi Zarar Kavramı
Manevi zarar kavramı doktrinde benimsenen görüşler doğrultusun-da farklı tanımlamalarla anlatılmaya çalışılmıştır. Konumuz kapsamına girmediğinden manevi zarar kavramını açıklayan görüşlere burada ayrın-tıları ile yer vermeyeceğiz.
Zarar kavramını da üç farklı koldan açıklamak gerekecektir. Doğru-dan zarar hukuka aykırı saldırı sonucu meydana gelen ve fiil ile sonuçarasına başkaca bir neden girmeksizin oluşan zarardır. Dolaylı zarar, doğrudan zararla ilişkili olarak zarar gören üzerinde doğan diğer ilave zarardır. Dolaylı zararın tazmini için zararın uygun illiyet bağı içinde olması yeterlidir. Yansıma zarar, haksız saldırının doğrudan üzerinde gerçekleştiği kişi dışında, bu saldırı nedeniyle ve saldırıya maruz kalan kişi ile yakınlığı sebebiyle üçüncü kişinin uğradığı zarardır. Yansıma yolu ile zarar ancak kanunun imkân tanıdığı hallerde talep edilebilir.13 Ayrıca yansıma zararın tazmini için hukuka aykırılık bağının gerçekleşmesi ge-rekmektedir. Haksız fiil neticesinde ölen kişinin yakınlarının manevi taz-minat talepleri de bu başlık altında incelenebilecektir. HATEMİ’ ye göre aslında burada bir “yansıma zarar” söz konusu olmakla birlikte, maddi giderim alanında “destekten yoksun kalanlara” tanınmış olduğu gibi bu-rada da ölenin yakınlarına manevi giderim talebi verilmiştir.14
• Ölenin Ölünceye Kadar ki Manevi Zararı
Ölen kişinin haksız fiil sonucu yaralanmasından, ölüm anına kadar geçen dönemde ortaya çıkan manevi zararlar bu kapsama girmektedir. Ölen şahsın ölmeden önce sahip olduğu manevi tazminat talebi MK md. 25’ e göre, miras bırakan tarafından ileri sürülmüşse mirasçılara intikal eder.15 Bu tazminat talebi vücut bütünlüğünün ihlali kapsamında talep edilen manevi tazminat talebi kapsamına girdiğinden, çalışma konumu-zun dışında yer almaktadır.
• Ölüm nedeniyle Ölenin Yakınlarının Manevi Zararı
Bu manevi tazminat, haksız fiil sonucu derhal vuku bulmuş olmayan ölüm halinde vücut bütünlüğü ihlale uğrayan şahsın talep edebileceği ma-nevi tazminattan bağımsızdır. Ölüm sebebiyle manevi tazminat isteyecek olanlar ölenin yakınlarıdır. Ölüm nedeniyle manevi zarara uğrayanlar bu yüzden uğradıkları manevi zararlarını kanıtlayacaklardır.
Adam öldürülmesi doğrudan doğruya manevi bir zarardır.16 Fede-ral Mahkemenin objektif zarar görüşünü destekleyen kararında belirttiği gibi, manevi zararın gerçekleşmesi için, meydana gelen eksilmenin, zarar gören tarafından duyulması, hissedilmesi, yaşama zevkinin azalması şart değildir. Adam öldürülmesi halinde manevi zarara ölenin yakınları uğra-maktadır.17
b. Şok Zararı – Duygu Zararı Ayırımı
Bir kişinin ölümü üçüncü bir kişinin manevi zarara uğramasına se-bebiyet olabilir. Öğretide ikinci zarar görenin, uğramış olduğu duygu za-rarının beden bütünlüğünün ihlalini oluşturacak düzeye ulaşmış olup ol-mamasına göre şok ve duygu zararları ayırımı yapılmaktadır. Buna göre, bir şahsın ölümü sebebiyle üçüncü kişilerin psikolojilerinin hastalık de-recesinde bozulduğu hallerde “şok zararı” ndan söz edilecektir. Buna karşılık “duygu zararı” ndan bahsedebilmek için, kişinin psikolojisinin hastalık tanısı koyulacak derecede bozulmuş olması şartı aranmamakta-dır. Duygu zararlarında yaşanan ruhsal çöküklük hali, genellikle bir tıbbi tedaviye gerek kalmaksızın bir süre sonra kendiliğinden iyileşir.18
Avrupa Konseyi 14.3.1975 tarihli Tavsiye Kararı ile üye devletlerin yakınların uğramış oldukları manevi zararlara ilişkin olarak birbirinden farklı çözüm yolları benimsemiş olmaları nedeniyle19, yargı makamları-nın mahkeme kararlarında dayandıkları ilkeler üzerinde etkili olmayı amaçlayarak toplam 19 ilke yayınlanmıştır. Buna göre; ölüm halinde ilk zarar görenin bazı yakınlarının belli koşullar altında, kendi psikolojileri-nin hastalık tanısı konacak şekilde bozulmasının aranmaması karşısında duygu zararlarının tatmin edileceğinde şüphe bulunmamaktadır. Buna göre şok zararları da evleviyetle tatmin edilmesi gereken zararlar arasın-da olacaktır.20
3. Uygun İlliyet Bağı
Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan manevi zarar ile ihlali doğu-ran davranış veya sorumluluk olgusu arasında illiyet bağı mevcut bulun-malıdır. Uygun illiyet bağı bir diğer ifade ile sebep-sonuç bağının olması gerekliliği sebebiyle, haksız saldırıyı gerçekleştiren kişi, sadece kendi fi-ilinin sonucu olan zararlardan sorumlu tutulabilir. Oluşan zarar bu fiil dışındaki başkaca bir sebepten ileri geliyorsa, sorumluluk söz konusu olamayacaktır.21
Manevi zararın ölüm ile illiyet bağı hayatın olağan akış şartlarına göre vardır. Ancak davalı, davacının ölenin yakını olmadığını veya gerçek-te ölümden manevi zarar oluşturacak şekilde üzüntü duymadığını ispat ederse, illiyet bağını bulunmadığı kabul edilecektir.
4. Hukuka Aykırılık
Adam öldürülmesi halinde mutlak kişilik haklarından olan yaşama hakkı ihlal edilmiş olmaktadır. Mutlak kişilik haklarını koruyan temel koruma normlarının ihlali, kural olarak hukuka aykırılığı oluşturur. An-cak somut olayda hukuka uygunluk sebepleri (örneğin meşru savunma) mevcut ise, hukuka aykırılık söz konusu olmayacaktır.
5. Kusur ve Diğer Özel Durumlar
Türk Borçlar Kanunu madde 56’ya göre “Hâkim bir kimsenin be-densel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazmi-nat olarak ödenmesine karar verebilir.” Şeklinde bir düzenleme mevcut-tur. Bu madde hükmüne ve BK md. 47’ ye baktığımız zaman, kusurun ara-nıp aranmadığına, kusur aranacaksa, kusur oranının ne olduğuna ilişkin bir açıklamaya, rastlanmamaktadır. Sorumluluk için gereken şartların var olup olmadığı sorumluluğu düzenleyen hükümlere bakılarak belirle-neceğinden, haksız fiil sorumluluğu için aranan kusur, manevi tazminat talebi için de aranmalıdır22. Zira TBK.m.56’da kusurdan söz edilmemiş olması, kusur sorumluluğunda buna gerek olmadığı anlamına gelmez. Kusur sorumluluğunun genel şartları TBK.m.49’da düzenlenmiştir ve ku-sur orada, sorumluluğun bir şartı olarak açıkça hükme bağlanmıştır.
Kusursuz sorumluluk hallerinde sadece maddi zararların kusursuz sorumluluk alanına gireceği ve manevi zararların ise mutlaka kusur sorumluluğu alanında kalacağına ilişkin bir ilke yoktur.23 Manevi giderim de kusursuz sorumluluk şartları içinde istenebilir. Bazı özel durumlarda, mesela Karayolları Trafik Kanunu alanında manevi zararlar için genel hü-kümlere yollama yapılmış olması; genel hükümlerin sadece kusur sorum-luluğuna ilişkin kurallar olduğu anlamına gelmemektedir.
Kusursuz sorumluluk halleri bakımından ayrıca 1966 tarihinde ve-rilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına bakmamız gerekecektir. Söz konusu karara göre “İstihdam edenin BK.m.47 gereğince manevi tazmi-natla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin, ne de müstahdeminin kusurunun şart olmadığına, hâkimin sebebiyet münasebeti bulunmak kaydıyla özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükme-debileceğine, varsa müstahdeminin veya istihdam edenin yahut her ikisinin kusurunun ve ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nispetinin yahut müterafık kusurunun özel hal ve şart-lar içinde takdir edilmesi gerektiğine karar verildi.”24Görüldüğü üzereYargıtay sebep sorumluluğu olan istihdam edenin sorumluluğunda kusur şartının aranmadığına işaret ederek kusur aranmaksızın TBK.m.56’daki manevi tazminat talebine muhatap olunacağını kararında belirtmiştir.25 Kuşkusuz bu karar, diğer kusursuz sorumluluk hallerine de emsal teşkil edecektir.
Aynı içtihadı birleştirme kararında gördüğümüz üzere müterafik ku-sur, kural olarak manevi tazminata hükmedilmesine engel değildir. Bu-nunla beraber zarar görenin kusuru belli bir ağırlıkta ise hâkim mane-vi tazminata hükmetmeyebilir. Müterafik kusurun manevi tazminatının takdirinde göz önünde bulundurulması gerekecektir.26 Nitekim Yargıtay bir kararında zarar görenin %50 kusurlu oluşunu manevi tazminata hük-medilmesine engel saymamıştır.27 Hâkim bu halde diğer durumları göz önünde tutarak talebi karara bağlar. Sebep sorumluluğunda zarar vere-nin ek kusuru da varsa bu kusur zarar görenin ortak kusurunu da orta-dan kaldırabilir.28
Yargıtay’ a göre ‘’hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamaz ilke-si” hukukun temel ilkelerindendir. Tüm kusurun ölende bulunması ha-linde, failin hem maddi zarardan hem de manevi zarardan sorumlu tutu-lamayacağı BK. m.47’nin açık hükmü gereğidir.29’’ Burada zarar görenin kusuru bizzat yakınların kusuru sayılmaktadır.
TBK.m.56/I’ de yer alan olayın özellikleri göz önünde tutularak ifa-desi hâkimin mevcut olayda manevi zararın varlığına karar verip verme-me konusunda takdir hakkı olduğuna işaret etmektedir. Hâkim somut olayda manevi tazminatı gerektirecek haklı bir sebebin bulunup bulun-madığını belirleyip, bulunduğuna kanaat getirdiği takdirde de manevi taz-minata hükmedecektir.
Ölüm olayının vuku buluş şekli30, zarara sebep olan fiilin birden fazla kimse tarafından işlenmesi, failin temyiz gücünün bulunup bulunmama-sı, ölümden önce ölenin çektiği ıstırabın yakını üzerindeki etkisi, ölümden sonra yakınının yapayalnız kalması (bir annenin tek evladının ölmesi) gibi haller olayın özelliğine örnektir.31 Bunların yanında; zarar veren kişinin zarar görene göstermiş olduğu yakınlık, dostluk ilişkisi yahut hısımlık, pişmanlık da sayılabilir. Dostluk ve yakın hısımlık manevi tazminatı en-gellememekle birlikte miktarının tespitinde göz önünde tutulur.32
V. ÖLENİN YAKINLARININ AÇACAĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
A. Genel Olarak
Ölüm halinde manevi tazminat talepleri bakımından görevli mahke-me asliye hukuk mahkemesi olup, 6100 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca; davalının, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri esas alınır. Davalının daha sonra yerleşim yerini değiştirmesi hâlinde, mahkemenin yetkisi bundan etkilenmez ve yetkisiz hâle gelmez.
6100 sayılı Kanun’un 16. maddesine haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkemeyi özel yetki kuralları çerçevesinde düzenlemiştir. İlgili maddeye göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da za-rar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir (HMK m.16).
Ölüm nedeniyle yakınların manevi tazminat taleplerine de haksız fiil zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. Federal Mahkemeye göre bedensel zarara sebep olan fiil için ceza kanununda öngörülen zamanaşımı süresi daha uzunsa, yakınlarının açacağı manevi tazminat davasında da ceza kanunundaki zaman aşımı süresi uygulanır. Buna karşılık olaydan zarar gören kişinin gerekli önlemleri almayan sorumlulara karşı dava hakkı TBK md. 146 uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi olsa dahi, yakınları-nın manevi tazminat taleplerine TBK md. 72’ de ki iki yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
İsviçre Federal Mahkemesi, bir kararında, sorumlu ile mağdur ara-sında sözleşmeden doğan bir borç ilişkisinin bulunması halinde bile, ya-kınların manevi tazminat taleplerinde, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin zamanaşımı süresinin uygulanacağına karar vermiştir.33
A. Davacı
Ölüm halinde manevi tazminat davasını TBK md. 56 uyarınca ölenin yakınları açacaktır. Davacılar, bu hakka miras yoluyla değil, aslen, doğ-rudan doğruya sahiptirler. Bu nedenle mirasçılar dışında kalan ölenin yakınları da bu davayı açabilecektir.
818 sayılı BK’ da yer alan ölüm halinde, ölenin “ailesi” kavramının yerine 6098 sayılı TBK’ da zarar görenin veya ölenin “yakınları” kavramı-na yer verilmiştir. 818 sayılı BK döneminde her ne kadar madde metnin-de “ailesi” kavramına yer verilmiş olsa da, öğreti ve uygulamada34 hük-mün amacına ve mehaz kanuna uygun olarak “ölenin yakınları” şeklinde anlaşıldığından yapılan değişiklik yerinde olmuştur.
Bir kimsenin ölenin yakını sayılabilmesi için, ölen ile arasında ger-çek sevgi bağlarına dayanan yakın bir ilişkinin bulunması gerekir. Belir-telim ki burada önemli olan Aile Hukuku anlamında yakın bir ilişkinin varlığı değil, duygusal yakınlıktır. Manevi tazminat talebinde bulunan ki-şinin ölen kişinin mirasçısı olması da gerekmez. Çünkü bir kişi ölenin yakını olduğu halde mirasçısı olmayabilir, ya da ölenin mirasçısı uzak bir kan hısımı olabilir. Bununla birlikte aynı kişinin hem mirasçı hem de yakın olması da mümkündür. Türk hukukunda öleni yakın bir sevgiyle görüp gözeten ya da ölenin aynı sevgi ile görüp gözettiği kişiler, “yakınları” kapsamında değerlendirilmektedir.35 Buna göre ölenin yakın ilişki için-de bulunduğu eşi, çocukları, anne ve babası, nişanlısı, kardeşleri, ölenle nikâhsız olarak karı-koca hayatı yaşayan kişi yakınları kapsamında de-ğerlendirilir.36
Ölenin yakınlarının uğramış olduğu duygu zararının tazmin edilebil-mesi için ölen kişi ile yakınlar arasında yoğun ve sıkı bir ilişkinin yanında olayın özelliklerinin de yani yakınların37 hissetmiş oldukları duygusal acı-nın ağırlığının da manevi tazminatı haklı kılması gerektiği kabul edilmek-tedir. Bu nedenle somut olayın özelliğine göre ölenle iyi ama çok yakın ilişki içinde olmayan uzak bir akraba lehine de manevi tazminata hük-medilmelidir.38 Özellikle bu kişinin, ölüme bağlı olarak post travmatik tepkiler gösterdiği hallerde olayın özelliklerinin manevi tazminatı haklı kıldığı kabul edilmektedir.
Yargıtay 10 H.D., 6.11.1975 T., E. 1975/835, K. 1975/1227 sayılı kararına göre, “Üvey ana, ölenle arasında manevi tazminatı gerektirecek ölçüde duygusal yakınlığın varlığını kabule elverişli kişilerden değildir. Bu bakımdan diğer tarafında bu yöne itirazda bulunduğu göz önünde tutu-larak, üvey ananın manevi tazminat isteyip istemeyeceği, isteyebilecekse ölenin eşi, çocukları ve babası için hükmedilen miktarda bir manevi taz-minatın üvey anaya dahi verilmesinin doğru bulunup bulunmadığı araştı-rılmalıdır.” denilmiştir.
Ölüm sırasında cenin durumunda olan çocuklara, doğumlarından sonra, babalarının ölümü dolayısı ile manevi tazminat talebi tanınmış-tır.39 Aynı şekilde kardeşlerinin ölümü anında küçük olmaları ve ölümü algılayamayacak olmaları gerekçesiyle manevi tazminat talebi reddedilen kardeşler hakkında verilen karar da Yargıtay tarafından bozulmuştur.40
Burada davacılar yalnızca gerçek kişiler olabilmektedir. Tüzel kişi-lerin insanlar gibi vücut bütünlüğü ve yaşam değerleri olmadığı için, bun-ların ihlali ve bu hususa ilişkin manevi tazminat talepleri olamayacaktır. Buna karşılık genel kabul gören objektif manevi zarar görüşü gereğince, ölüm halinde temyiz gücü olmayan veya bilinç kaybı içinde bulunan ger-çek kişilerin de manevi tazminat davası açma hakkı vardır.41 Bu doğrultu-da Yargıtay, henüz temyiz gücü bulunmayan küçük çocukların müstakbel üzüntülerini göz önüne alarak, onların da manevi tazminat talebinde bu-lunabileceğini kabul etmiştir. Hatta manevi tazminat için, ileride ki üzün-tülerin de dikkate alınması gerektiği kabul edilerek, manevi tazminat ta-lep etme olanağını, bir dölüte bile tanımıştır.42
B. Davalı
Manevi tazminat davası davalı tarafı kural olarak haksız fiili yapan kişidir. Kusursuz sorumluluğun söz konusu olduğu durumlarda, haksız fiili gerçekleştiren kişi ile kusursuz sorumlu olan kişilere karşı açılabilir. Örneğin hayvan bulunduranın sorumluluğuna, yapı malikinin sorumlulu-ğuna veya adam çalıştıranın sorumluluğuna da gidilebilir.
Haksız fiili gerçekleştiren kişi veya başkasının işlemiş olduğu haksız fiilden sorumlu olan kişi manevi tazminat davası açılmadan önce veya dava devam ederken ölürse, manevi tazminat davası mirası reddetmedik-leri takdirde mirasçılarına karşı açılır.
VI. MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ BELİRLENMESİ
TBK md. 56’ ya göre adam öldürülmesi veya vücut bütünlüğünün ih-lalinden doğan manevi zararda hâkim manevi tazminat olarak bir miktar paraya hükmetmek zorundadır.43 Manevi zararın karşılığında bir para verilmesi doğrudan doğruya giderimin olanaksızlığından ötürüdür. Bu nedenle, manevi tazminatın tayininde hâkime geniş bir takdir hakkı ta-nınmıştır.44 Hâkim önüne gelen olayda, gerekirse bir sosyolog, gerekirse bir ekonomist gibi davranması gerekir. Yabancı hukuk sistemlerinde45 mevcut olan zararın sınıflandırılması, yoğunluğun derecelendirilmesi, hastanede kalma süresi, miktarın genel geçer olması, bu konuda tablola-rın oluşturulması hâkime manevi tazminat miktarı konusunda çok geniş takdir hakkı tanıyan Türk Hukuk sistemi için yabancı konulardır.46 Nite-kim Yargıtay da manevi tazminat belirlenirken meslekte güç kaybı oranı-nın yüzdelere ayrılarak %1 oran için birim fiyat tespit edilerek, bu fiyatla maluliyet oranı çarpılarak bulunan manevi tazminat miktarını eleştirmiş ve yanlış bulmuştur.47
Ölenin kişisel kusuru tazminatta indirim sebebidir. Sorumlunun tazminatın tamamını ödemesi halinde ekonomik yönden zor duruma düş-mesi, zarar görenin çok yüksek gelire sahip olması, zarar görenin yaşı48, hatır işleri, zararın doğmasının sorumlunun gerçekleştirdiği sebep yanın-da umulmayan bir olayın örneğin zarar görenin bünyevi istidatının ortak sebep olarak katkıda bulunması, zarar verenle zarar gören arasındaki kişisel ilişkiler gibi sebepler, manevi tazminatın indirim sebepleri olarak göz önünde bulundurulur.
Hâkimin takdir hakkını49 kullanırken göz önünde bulundurması ge-reken özel halleri, manevi tazminat talebinde bulunan kişilere göre kate-gorize eden ÇALI50’ ya göre;
•Eşler arasındaki şefkat ve muhabbet, sevgi bağlarının kuvveti, eşlerin bir çatı altında birlikte veya fiilen ayrı yaşayıp yaşamadıkları, eşler arasında geçimsizlik, kin ve nefret hislerinin bulunup bulunmadığı, evlilik hayatının kısa veya uzun olması
•Anne ve babanın ve hatta büyük anne ve büyük babanın, çocukları-nın ölümü sebebiyle manevi tazminat taleplerinde; ölenin tek çocuk
olması51, anne ve babanın tüm ümidini bu çocuğa bağlamış bulun-ması, başka çocuk yapacak yaşta bulunmamaları, ölenin küçük yaş-ta oluşu, başka kardeşlerinin bulunuşu,
•Çocukların anne ve babalarının ölümü sebebiyle uğradıkları manevi zarar; akıl hastalığına müptela olup olmadıkları, anne ve babanın bakımına muhtaç çağda bulunup bulunmadıkları,
•Kardeşlerin manevi tazminat taleplerinde, yaşlarına, birlikte veya ayrı yaşadıkları, evli olup olmadıkları, birbirlerine devamlı müna-sebetlerde bulunup bulunmadıkları, aralarında husumet, kin nefret hislerinin olup olmadığı göz önünde bulundurularak belirlenecektir.
Manevi tazminat bir alacak hakkı olduğu için, davanın açıldığı tarih değil, manevi zararın doğduğu, kişilik değerlerinde objektif eksilmenin meydana geldiği andan itibaren zarara faizin de eklenmesi gerekmekte-dir.52
Derecelendirme Teorisi
İsviçre Hukukunda ölenin yakınlarından kimlerin ağır şekilde et-kilenmiş olabileceklerinin tespiti için getirilmiş olan derecelendirme te-orisine göre; ölümden öncelikle ölenin yakın akrabalarının ağır şekilde etkilenmiş olabilecekleri varsayımından hareket edilmektedir. Bu eğilim manevi tazminatın giderek objektifleşmesi sonucunu doğurmaktadır. An-cak bu, maktu bir tarife şekil ve niteliğinde değildir.53
Bu teoriye göre bir kişinin eşinin ölümünden üste gelmesinin, çocu-ğunun, anne veya babasının veya kardeşinin ölümünün üstesinden gelme-sinden daha zor olduğu varsayıldığından, en yüksek tutarlı manevi tazmi-nata sırasıyla; öncelikle eşi, çocuğun ölümü halinde ölen çocuğun anne ve babası, anne babasının ölümü durumunda çocukları, belli koşullar altında ölenin kardeşleri ve nişanlısı lehine hükmetmek gerektiği kabul edilmektedir.
Manevi tazminat isteminin geç açılması, mahkemece elemin azaldığı düşüncesi ile miktarın düşük tutulmasına müncer olabilecektir.54
VII. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 818 Sayılı eski Borçlar Kanunu’ ndan çok farklı düzenlemeler içermemektedir. Doktrinde tartışmalı olan ve uygulamada madde metninden farklı uygulama bulan iki husus, dokt-rin ve uygulamaya paralel olarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre ilk değişiklik; 818 Sayılı Borçlar Kanunu’ndaki, “aile” kavramının yerine “yakınları” kavramının getirilmesidir. Böylece, aslında aileden olmayanfakat zarar gören kişi ile arasında düzenli ve yoğun ilişki olan kişilerin duyduğu manevi zararın tatmin edilmesine imkân verilmiş. Bir diğer ye-nilik maddede tazminat türü bakımından bir miktar para ifadesinin ge-tirilmiş olmasıdır. Buna göre TBK md. 56’ daki haller mevcut bulunduğu durumda hâkimin manevi tazminata bir miktar para olarak hükmetmesi zorunludur.
Manevi tazminata hükmetme bakımından objektif manevi zarar teo-risi benimsenmesi gerekecektir. Buna göre ölün halinde bundan etkilene-cek ölenin yakınlarının manevi tazminat talep etme hakkı doğrudan doğa-caktır. Sübjektif manevi zarar teorisine göre ölüm nedeniyle acı, üzüntü ve ıstırap çekilmesi hali ve duyulan bu duygu zararının ağırlığı ise manevi tazminat miktarı belirlenirken dikkate alınmalıdır.
Av. Merve GÜRKAN
İSTANBUL BAROSU AVUKATI
BU ÇALIŞMA, İSTANBUL BAROSU DERGİSİNİN KASIM-ARALIK 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.
DİPNOTLAR
2 Sözleşmeye aykırılık nedeniyle ölüm söz konusu olduğunda, BK md 98/II uyarınca BK md 47’ in uygulanması gerekmektedir. Ergun Özsunay, “Çeşitli Hukuk Çevrelerinde ’Ma-nevi Zarar’ Kavramı ve ‘Manevi Zararın Giderimi’ ne İlişkin Çözümler” Prof. Dr. Selahat-tin Sulhi Tekinay’ ın Hatırasına Armağan, İstanbul, 1999, s. 488.
3 Şeref Ertaş, “Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarın Tespiti”, Prof. Dr. İlhan E. Postacıoğlu’ na Armağan, İstanbul, 1990, s.65.
4 Y. 4.HD. 13.06.2011, E. 2010/7287, K. 2011/6824: “Dava, trafik kazası sonucu yara-lanma ve maddi hasar sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Borçlar Yasası’nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre uygun bir biçimde göstermelidir.” (www.kazanci.com)
5 Çiğdem Kırca, “Manevi Tazminatın Fonksiyonu Ve Niteliği”, YD, S: 3, Ankara, 1999.s. 245.
6 Çelik Ahmet Çelik, Cana Gelen Zararlarda Tazminat Ölçüsü Ve Kazanç Kavramı, 1.Bas-kı, İstanbul, 2006.s. 62.
7 Hüseyin Hatemi, Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, İstanbul, 1994s. 113.
8 Kırca, s. 251; Caydırıcılık fonksiyonuna ağırlık verilmesi ile, 1966 sayılı YİBK’ ndaki duygusal içerikli görüşlerin terk edilmekte olduğu; gerçekçi, nesnel, somut anlayış ve değerlendirmelere yönelindiği izlenimi oluşmaktadır. Çelik, s. 60.
9 Anayasa md. 17.– “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
10 BK md. 47’ in ölüm halinde manevi tazminata ilişkin kısmı şu şekilde Türkçe’ ye çev-rilmeliydi; “Bir insanın öldürülmesinde… yargıç özel hal ve şartları değerlendirerek… öldürene yakından bağlı olan kişilere uygun bir para tutarının manevi giderim olarak verilmesini emredebilir.” Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 883.
11 Bir haksız fiil neticesinde bir kimsenin ölmesi halinde onun ailesi efradı, ölenle arala-rındaki samimi ve hakiki şefkat, muhabbet, himaye ve sevgi bağlarının kopması sebe-biyle kedere, elem ve ızdıraba duçar olabilir, Ruhan ve manen perişan olabilir, hissi ve asabi buhranlar geçirebilir. Çalı, s. 108.
12 M. Kılıçoğlu’ na göre bu kapsama metres de dâhildir. Mustafa Kılıçoğlu, Tazminat Huku-ku, İstanbul, 2006, s. 1239.
13 Y. 21. HD. 01.12.2003, E. 9485, K. 9701: “Uyuşmazlık, oğlunun geçirdiği iş kazası so-nucu % 5.1 işgöremez duruma gelmesi nedeniyle davacı babanın manevi tazminat iste-mine ilişkindir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hak-kı doğrudan doğruya cismani zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak cismani zarar kavramına ruhsal bütünlüğün ihlali sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğün-de korunduğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse bir kişinin cismani zarara uğraması durumunda, onun ( ana, baba, karı, koca gibi ) çok yakınla-rından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa ( örneğin eyleme uğrayan yakın kişi %80, %100 işgöremez duruma gelmişse ) onlarında manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluy-la değil, doğrudan zarara uğrama söz konusudur.” ( www.kazanci.com ).
14 Hatemi, s. 108; Aynı doğrultuda ki görüş için bknz. M. Kemal Oğuzman/Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2005, s. 699. “Adam ölmesi halinde manevi tazminat isteme hakkı, haksız fiilden yansıma yoluyla manevi zarara uğrayan ölenin ailesine tanınmıştır.”; M. Kılıçoğlu, s. 977.
15 Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2002, s. 289; Oğuzman/ Öz, s. 699.
16 Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21.Bası, İstanbul, 2010, s. 252.
17 Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 13.Bası, İstanbul, 2011, s. 754.
18 Fulya Erlüle, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nda Beden Bütünlüğünün İhlalinden Doğan Manevi Tazminat Talebi”, MÜHFHAD Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu (3-4 Haziran 2011), Sempozyum No: II, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’ a Armağan, İstanbul, 2011, s. 146.
19 Alman Hukuku’ nda duygu zararları karşılanmamakta, sadece hastalık tanısı konulabi-len nevroz, psikoz, majör depresyon, panik atak gibi travmatik zararlar tazmin edilmek-tedir. İsviçre Hukuku’ nda ise uğranılan zararın hastalık boyutuna ulaşması aranma-maktadır. Erlüle, s. 148.
20 Erlüle, s. 148.
21 “İşçinin geçirdiği iş kazası sonucu işverenden maddi ve manevi tazminat almış olması, daha sonra ölmesi durumunda, kaza ile ölüm arasında uygun sebep – sonuç bağlantısı bulunması kaydıyla, hak sahiplerinin manevi tazminat isteminde bulunmalarına engel değildir.” Y. HGK, 16.11.1994, E. 1994/9-489, K. 1994/668, Ergun Orhuzöz, Tazminat Davalarında (Ölüm ve Bedeni Zararlarda) Uygulama Sorunları, İzmir, 1996.s. 122.
22 Gökhan Antalya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt I, İstanbul, 2012, s. 499.
23 Manevi tazminatın fonksiyonunu kişilik varlığındaki değerlerin ihlali sonucunda objektif olarak meydana gelen zararın giderilmesi olarak kabul edilir ve faili cezalandırmak dü-şüncesinden hareket edilmezse, bu zararın giderimi hafif kusur ve hafif ihlal halinde de mümkün olur. Kırca, s. 263.
24 YİBK, T. 22.06.1966, E. 1966/7, K. 1966/7.
25 Tandoğan’ a göre; BK md. 47 kapsamındaki hallerde, kusursuz olan kimseler dahi ma-nevi tazminat ödemelidir. Zira mağdurun ızdırabı bu gibi hallerde fail kusurlu olmasa bile yine mevcuttur. Haluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010.s. 339.
26 Tandoğan, s. 343; Reisoğlu, s. 248, Y. 21.HD. 04.05.2010, E. 2009/4216, K. 2010/5206: “Somut olayda, kazalının %25 oranında kusurlu bulunduğuna ilişkin kusur raporu ka-rara esas alınmıştır. Hal böyle olunca ve özellikle, sigortalının kusursuz olduğu belirti-lerek dava açılmış olmasına göre, davacının müterafik kusuru gözetilerek talep edilen manevi tazminat miktarından bir miktar indirim yapılmak suretiyle manevi tazminatın belirlenmesi gerekirken, talep edilen manevi tazminatın aynen hüküm altına alınması isabetsizdir.” (www.kazanci.com ).
27 Y. HGK. 25.11.1970, E. 69/9-834, K. 649, Reisoğlu, s. 248.
28 Federal Mahkeme eski kararlarında, kusur ve sebep sorumluluklarında ölenin kişisel kusurlu özellikle kast veya ağır ihmali olması halinde, manevi tazminat talebini reddet-mekte iken yeni kararlarında içtihat değişikliğine giderek zarar görenin kusuru zarar ve-renin kusurundan daha ağır veya eşit olsa bile manevi tazminata hükmedilemeyeceğine karar vermektedir. Eren, s. 756.
29 Y. 21. HD. 27.4.1995, E. 1995/2143, E. 1995/1921. Orhunöz, s. 125.
30 Örneğin trafik kazalarında “cinayet gibi kaza” olarak nitelendirilen ve sürücüye yüzde yüz kusur verilen hallerde, özellikle şehrin en işlek caddelerinde yapılan otomobil yarış-larında manevi tazminat tutarı da en üst seviyede tutulmalıdır. Çelik, s. 66.
31 Oğuzman/Öz, s. 700; Çalı, s. 109.
32 İsviçre Freibourg Kanton Mahkemesi, babanın 12 yaşındaki oğlunu bir yanlış anlama yüzünden traktörle tepeleyip öldürmesi üzerine ananın babaya karşı açmış olduğu ma-nevi tazminat davası reddedilmiştir. Eren, s. 756.
33 Arıdemir’ e göre; Federal Mahkemenin vardığı sonuç yerindedir ve Türk Hukuku ba-kımından da kabul edilmelidir. Bu sebeple, kural olarak, yakınların manevi tazminat taleplerinde uygulanacak zamanaşımı süresi, BK md.60 gereği, zararın ve failin öğre-nilmesinden itibaren bir ve her halde zarar verici fiilden itibaren on yıldır. Ancak bu kuralın istisnaları da bulunmaktadır. Buna göre, yakın bizzat sözleşmenin tarafı ise veya tam üçüncü kişi yararına sözleşmede lehtar ise veya üçüncü kişiyi koruyucu etkili söz-leşme kapsamında korunan üçüncü kişi ise, yakının manevi tazminat talebi, sözleşmeye aykırılık halinde doğan tazminat talepleri bakımından uygulanan zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Bu süre ise, aksini düzenleyen bir hüküm bulunmadıkça, on yıldır (BK md.125). Söz konusu Federal Mahkeme Kararı incelemesi için bknz. Arzu Genç Arıde-mir “İsviçre Federal Mahkemesi’nin Yakınların Manevi Tazminat Taleplerine Uygulanacak Zamanaşımı Süresine İlişkin Bir Kararının İncelenmesi ve Kararda Varılan Sonucun Türk Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, Erişim Tarihi; 08.04.2012. http://www. iudergi.com/tr/index.php/hukukmecmua/article/viewFile/115/106
34“Davacılarla ölen arasında eylemli ve gerçek bir bağlılık ve ilişki bulunan yakınları kap-sar…ölüm dolayısıyla ıstırap ve elem duyan ölenin gerçek yakınları manevi tazminat istemekte haklı olurlar.” HGK 25.11.1970, 967/645 Erlüle s. 145.
35Destekten yoksun kalan kimseler olarak zikredilen ve ölüm sebebiyle maddi tazminat talep etmeye hakkı olan kimselerin BK md. 47 gereğince manevi tazminat talep etmeye de hakları bulunduğuna dair bknz. ÇALI, s. 110.
36 Kılıçoğlu, s. 289; Reisoğlu, s. 250; Tekinay/Akman/Burçuoğlu/Altop, s. 884; M. Kılıçoğlu, s. 977. Dost, arkadaş ve sevgililerin de manevi tazminat talebinde bulunabilecekleri ileri sürülmektedir. Buna karşılık ölenle ilişkisi gevşemiş bir akraba yakınları kapsamında değerlendirilemeyecektir. Erlüle, s. 145, Oğuzman/Öz, s. 699.
37 Oğuzman’ a göre birlikte oturma yakınlığa karine teşkil etmektedir. Oğuzman/Öz, s. 699.
38 4. HD. 30.3.1988, 10916/3254 sayılı kararında yenge ve yeğenler için manevi tazminat talebi hakkı tanınmamış, eylemli ve gerçek bir bağlılık ve ilişki aranmıştır. Buna karşılık 11. HD. 17.12.1983 gün ve 592/699 sayılı kararda, olayda böyle bir durum söz konusu olmamasına rağmen, gerekçe bölümünde ölen kişinin çok yakın bir arkadaşının dahi BK. Md 47 gereğince manevi tazminat isteyebileceği belirtilmektedir. Davacıların ölü ile aralarında manevi tazminat istemini gereksiz kılacak derecede bir husumet halinde olmadıkları, ölüm sebebiyle herhangi bir elem duymadıklarını gösterir bir delil bulun-madığından, hala ve amcaoğullarının manevi tazminat isteminin reddine müteadir mah-keme kararı Yargıtay’ ca bozulmuştur. HGK 26.5.1965, 787/225, Orhunöz, s. 123.
39 10. HD. 27.10.1977, 1341/6711, Söz konusu karar; “Manevi tazminat istemek hakkı bir medeni hak olduğuna göre, bu haktan istifadenin MK md. 27/2’ de belirtildiği üzere … henüz doğmamış çocuklar için dahi söz konusu olacağı kuşkusuzdur. Manevi tazminat olay tarihinden başlayıp, ilgilinin kural olarak ölümüne kadar devam edecek süre içinde, uğraması mümkün manevi eksikliklerini karşılamayı amaçlar. Başka bir anlatımla tüm yaşam boyu uğranılacak zarar söz konusudur. Salt bu açıdan bakıldığı takdirde dahi, ölen kimsenin oğlunun olay sırasında babasının ölümünün acısını duymayacak kadar küçük yaşta olmasının, manevi tazminat verilmemesine dayanak yapılamayacağı belir-ginleşir. Kaldı ki babasız olmanın bilinçsiz evresinde dahi, çocuk üzerinde olumsuz duy-gusal etkileri olacağı da bilimsel bir gerçektir. Tekinay/Akman/Burçuoğlu/Altop, s. 885. Buna karşılık ölümden sonra doğan kardeşe bu hak tanınmamıştır. 10. HD. 9.2.1978, 7431/799.
40 “Olayımızda davacı kardeşler manevi tazminat istemişlerdir. Manevi tazminat isteyen kardeşlerin küçük oluşu, mümeyyiz bulunmayışı hiçbir veçhile manevi tazminat isteme-lerine engel değildir. Belki de ölen kardeşlerini layıkı veçhile tanıyamamaktan ve gereği gibi hatırlayamamaktan mütevellit ileride duyacakları üzüntü, kendilerinin daha da fazla manevi tazminat istemelerine neden olabilir. Esasen sağ doğmak şartı ile ana rahmi-ne düşen kişilerin dahi tazminat isteyebileceği yolundaki uygulama göz önüne alınınca mahkemenin … gerekçesine katılmak mümkün değildir. O halde davalının kusur oranı da gözetilmek suretiyle,,, kardeşler yararına adalete uygun bir manevi tazminata hükme-dilmek gerekirken…” Y. 4. HD. 5.3.1979, E. 9773, K. 2900. Tekinay/Akman/Burçuoğlu/ Altop, s. 885.
41 Eren, s. 765.
42 Özsunay, s. 490.
43 Reisoğlu, s. 247. Hâkim durumun özellikleri ve şartlarına göre; tazminatın ya sermaye şeklinde toptan, ya da irat şeklinde belirli devrelerde ödenmesini emredebilir. Ancak tazminatın sermaye şeklinde toptan ödenmesi, manevi tazminatın amacına daha uygun düşer. Esasen uygulamada toptan ödeme kural olup, irat yoluyla manevi tazminata pek rastlanmamaktadır. Eren, s. 763.
44 Eren, s. 761; Murtaza Çalı, Haksız Fiilden Doğan Tazminat, Ankara, 1968, s. 110.
45 İngiliz Hukukunda ödenecek miktar sabittir. Ölenin geride kalanlarına 7500 Paund ödenmektedir. Talep hakkı ölenin eşine, ölen bekarsa anne ve babasına aittir. Fran-sız Hukukunda zarar beş kategoriye ayrılmıştır. Derecelendirme tıbbi olarak yapılır ve tazminat ona göre verilir. İsveç Hukukunda manevi tazminat talebi hastane tedavisi ge-rektirmeyen olaylarda reddedilir. Farklı durumlarda farklı faktörlerin relatif ağırlıkları değerlendirilerek bir model geliştirilmiş ve tablo haline getirilmiştir. Rutin olarak bu tablolar kullanılarak cismani zarar türleri ve hastanede kalma süresi dikkate alınarak tazminat miktarı belirlenir. Bu belirleme asgaridir. Daha sonra hâkime zarar türüne göre bu bulunan tazminatta %10 ile, %50 arasında artırma hakkı tanınır. Özlem Bal, “Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi”, Prof. Dr. Sarper Süzek’e Armağan, İstan-bul, 2011.s. 1257.
46 Çelik’ in yasal asgari ücreti baz alarak taban ölçü ile manevi tazminatın maddi tazminat gibi hesaplanması için geliştirdiği yöntem için bknz. Çelik, s.70.
47 Y. 21. HD. 9.7.1996, 4013/4219. Bal, s. 1258.
48 Ölenin 80 yaşında ve felçli durumda olması sebebiyle, örf adet gereği bu tür yaşlı insanla-rın ölümünün düğün bayram şeklinde değerlendirildiği gerekçesi ile yakınlarının manevi tazminat talebinin reddi üzerine Yargıtay, kanunlarda hüküm bulunmaması halinde örf ve âdetin uygulanabileceğini, bir örf ve adet kuralının uygulanabilmesi için akla uygun, sürekli olması gerektiği, somut olayda BK md. 47’ in uygulanması gerektiğini ve bu mad-de gereğince davacılar ve ölenin arasındaki yakınlık derecesi ve aralarındaki ilişkinin ancak tazminat miktarına etkili olacağı belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Y. 4. HD, 28.10.1998, E. 1998/4687, K. 1998/8278, M. Kılıçoğlu, s. 1241.
49 Hâkimin manevi tazminat miktarını tayin ederken, BK md. 43 ve 44’ de ki kurallar “özel hal ve şartları” takdir ederken kıyasen uygulaması kusursuz sorumluluk hallerinde ve olayda kusur bulunmadığı takdirde, kusurun dışında kalan tüm faktörleri takdirine dayanak yapması gerekir. M. Kılıçoğlu, s. 980.
50 Çalı, s. 111.
51 “Özel daire manevi tazminata hükmedilirken; ölen çocuğun yaşı, davacıların daha baş-ka çocuklarının bulunması ve ana-babanın mali ve içtimai durumlarının göz önünde tutulması gereğine değinmiştir. Mahkemece tarafların sosyal durumları tazminatın tak-dirinde göz önünde tutulmuştur. Davacıların başka çocuklarının bulunması, kaza neti-cesi ölen çocuklarının meydana getirdiği acıyı tazminat miktarına etkili olacak şekilde azaltan bir faktör sayılamaz. Bir ailede her çocuğun varlığı ve sevgisi ayrı ayrı mütalaa edilmelidir. Zarar görenin mali durumu da tazminata etkili olmamak gerekir. Zira ma-nevi tazminat ölüm sonucu meydana gelen elem ve acıyı telafi etmek amacını güden hu-kuki bir nitelik taşır. Bu nedenle davacının mali durumunun zayıf olması veya kuvvetli bulunması tazminat miktarına etkili sayılmaz.” HGK, 16.10.1968, 966/4-1143, K. 692, Tekinay/Akman/Burçuoğlu/Altop, s. 886.
52 Eren, s. 762.
53 Eren, s. 761.
54 Y. 19. HD. 15.11.1993, E. 1993/908, K. 1993/7669. Orhunöz, s. 126
Kaynakça
•ANTALYA, Gökhan Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt I, İstanbul, 2012 BAL, Özlem “Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi”, Prof. Dr. Sarper Süzek’e Armağan, İstanbul, 2011.
•ÇALI, Murtaza Haksız Fiilden Doğan Tazminat, Ankara, 1968.
•ÇELİK, Ahmet Çelik, Cana Gelen Zararlarda Tazminat Ölçüsü Ve Kazanç Kavramı, 1.Bas-kı, İstanbul, 2006.
•EREN, Fikret Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 13.Bası, İstanbul, 2011.
•ERLÜLE, Fulya “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nda Beden Bütünlüğünün İhlalinden Doğan Manevi Tazminat Talebi”, MÜHFHAD Özel Hukuk Sempozyumu Özel Sayısı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu (3-4 Haziran 2011), Sempozyum No: II, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’ a Armağan, İstanbul, 2011.
•ERTAŞ, Şeref “Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği ve Miktarının Tespiti”, Prof. Dr. İlhan E. POSTACIOĞLU’ na Armağan, İstanbul, 1990.
•HATEMİ, Hüseyin Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, İstanbul, 1994.
•KILIÇOĞLU, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2002.
•KILIÇOĞLU, Mustafa Tazminat Hukuku, İstanbul, 2006.
•KIRCA, Çiğdem, “Manevi Tazminatın Fonksiyonu Ve Niteliği”, YD, S: 3, Ankara, 1999.
•OĞUZMAN, M. Kemal/ÖZ Turgut Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2005.
•ORHUNÖZ, Ergun Tazminat Davalarında (Ölüm ve Bedeni Zararlarda) Uygulama Sorun-ları, İzmir, 1996.
•ÖZSUNAY, Ergun “Çeşitli Hukuk Çevrelerinde ’Manevi zarar’ Kavramı ve ‘Manevi Zararın Giderimi’ ne İlişkin Çözümler”, Prof. Dr. Sulhi Tekinay’ ına Hatırasına Armağan, İstanbul, 1999.
•REİSOĞLU, Safa Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21.Bası, İstanbul, 2010.
•TANDOĞAN, Haluk Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul, 2010.
•TEKİNAY, Selahattin Sulhi /AKMAN, Sermet / BURCUOĞLU, Haluk / ALTOP, Atilla, Borç-lar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1988.
İnternet Kaynakları
•Arzu Genç ARIDEMİR, “İsviçre Federal Mahkemesi’nin Yakınların Manevi Tazminat Ta-leplerine Uygulanacak Zamanaşımı Süresine İlişkin Bir Kararının İncelenmesi ve Ka-rarda Varılan Sonucun Türk Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi”, Erişim Tarihi; 08.04.2012.
•http://www.iudergi.com/tr/index.php/hukukmecmua/article/viewFile/115/106
Kazancı İçtihat Programı; www.kazanci.com